Seksi Numara Bölüm 3

Seksi Numara Bölüm 3

Hıyar

İşten çıkıp otobüsle eve dönerken, camdan dışarıyı seyrederek hayal kurmak en sevdiğim anlardandır. Onca insanın arasında, tek başınayım. Düşüncelerime kimse giremez. Özgürüm. Ne istersem yapabilir, hissedebilirim; kimsenin ruhu duymaz.

Son günlerde hayallerimi hep o telefon konuşması süslüyordu. Ahizeden kulağıma ulaşıp ruhumu dağlayan o ses her aklıma gelişinde bacaklarımın arası ıslanıyordu. Sadece merhaba Melis, Erhan ben cümlesi bile afrodizyakların kralıydı.

Merhaba Melis, Erhan ben.

Islandınız mı siz de? Hayır mı? Neden ki? Ya çok seksi ama…

Yumuşacık bulutların üzerinde uçuşurken, önümde oturan iki adamın fısır fısır konuşmasıyla ortama geri döndüm. Dikkatimi ne çekmişti bilmiyorum ama birden bütün tüylerim diken diken olmuştu. Bıçkın kardeşim yanındakine havalı havalı sallıyordu. Ön sevişmeden nefret edermiş, direk konuya girmek daha hoş değil miymiş?

Gözlerimi yumup sinirlenmemeye çalıştım. Şunun kafasını tutup defalarca cama vurmak ne güzel olurdu. Sanki seksi tek başına yapıyor pezevenk. Eğer ön sevişme yapmayacaksa, git gel ona yetiyor demektir. Eh o da mekanik bir iş. Boşa mı damacanaların, tavukların hatta yavru kedilerin peşinde dolanıyor yurdum erkeği? Sapık bunlar. Bulsun bir delik, sıkıştırsın içine aletini, büyük ihtimal beş altı hamlede boşalır. Hem böylece kadınları da boşuna işgal etmemiş olur.

Zaten konuya böyle bakınca, orta boy bir salatalık beni ondan daha fazla mutlu edecektir. Hem o, ben boşalana kadar sertliğini de korur.

Aslında öylesine yazık ki… Adam sevişmenin ne olduğunu bilmiyor. Sadece boşalmayı biliyor.

Gözlerimi yumup yeniden kendime kaçtım. Ben erkek olsaydım, kadınlarım benden çok çekerdi. Saatlerce dokunurdum çünkü onlara. Vücudunun hangi noktasına dokunduğumda nefesi hızlanıyor, onu dinlerdim. Tüyleri ne zaman ürperiyor, gözleri ne zaman karanlığa boğuluyor… Aklında benden başka tek bir şey kalmayıncaya kadar dokunurdum. Hem öyle hemen bacaklarının arasına da değil… Onu özellikle bekletirdim.

Saçlarının başladığı noktaları nefesimle, öpücüklerimle uyarırdım. Beynine en yakın yerdir orası. Önce düşüncelerine sızardım. Ardından dudaklarına sürterdim dudaklarımı. Öpmeden, yalamadan, ısırmadan… O bunları beklerken ben sadece sürtünüşlerimle ısıtırdım dudaklarını. Dilim bir anda kayıverirdi içeri. O hiç beklemezken… Ağzının her noktasına sızardım. Dudaklarını dünyanın en lezzetli meyvesiymiş gibi yalar, emerdim. Hareket yetenekleri kaybolana kadar…

Bu dudaklar benim, derdim. Onları ben yeni baştan yoğurup şekillendireceğim. Sonra bedenine yol alırken boynunun her yerini dilimle keşfederdim. Dişlerimle. Isırırdım. Benim olduğunu hissetmesi için…

Omuzları ellerimin içindeki ilk yuvarlaklar olurdu. Daha aşağıdakilerden önce onları kutsardım. Elbisesi o omuzlara tutunur. Omuzları fethedersem, bırakır kendisini örten kumaşı, sunar teninin çıplaklığını bana. Bir kez sıyrılırsa elbise o tenden, benim ellerimi giyinir. Dudaklarımı. Dilimi. Üşüyen tek bir hücresi kalmaz.

Hemen o diri yuvarlaklara saldırmazdım da… Beklesinler beni. Onlar benim. Benim olduklarını dibine kadar hissetsinler. Dokunayım diye uzansınlar bana doğru. Beni bekledikleri sürece etraflarında oyalanırdım. Kadınımın aklında dudaklarımdan başka tek bir şey kalmayıncaya kadar… Titremeleri arttıktan sonra göğüslerini ellerime kavuştururdum önce. Sonunda dokunulmanın hazzını yaşayan kadınımın yüzünü seyrederdim bunu yaparken. Ne yapmamdan hoşlanıyor? Yumuşak mı olayım, sert mi? Hafif okşamalarımda mı çırpınıyor, derin kavrayışlarımda mı? İki bebeğimle de zevkle oynardım. Uçlarını ağzıma almadan önce nefesimi üfleyerek gelmek üzere olduğumu haber verir, onu beklenti içine sokardım.

‘Hadi, al ağzına. Yala uçlarını.‘ Hemen olmaz. Göster bana bunu ne kadar istediğini. Uzan ağzıma. Gözlerin panikle yalvarsın bana.

Sonunda dilimle buluştuğunda, bunun bir hediye olduğunu bilmesini sağlardım. Ağzımın içinde olmak… Dilim tarafından okşanmak… Tadının emişlerimle bütün bedenime yayılması… Ah! Mükemmel olur bir kadının göğüslerinin tadı, eminim. Her dil darbemde kadınımın bedenini elektrik çarpar, bilirim. Saçlarının ucundan ayak tırnaklarına kadar dilimi hisseder. Daha fazlasını ister ama. Uçlarını emip ağzımın içine çekerdim. Ne kadarını alabilirsem… Doldururdum ağzımı o göğüslerle. Damağımda, boğazımda onlar olur, ıslak dokunuşlarımla emip bırakırdım. Artık benimdir onlar. Sadece üflesem bile aynı hazzı yaşamaya devam eder kadınım. Artık bedeni bana doğru kalkar. Benim bedenime uzanır. Daha çok dokunulmaktır tüm beklentisi. Ben de daha çok dokunurdum.

Ellerimle belini iki yanından kavrar, başparmaklarımı göbeğinin etrafına bastırırdım. Parmaklarımın altında kaynayan isteği hissederdi tenim. Gücümü ellerimden aktarırdım önce. Karnının her noktasına minik baskılar yaparak içerideki kaslara gelişimi haber verirdim. Hazır olun benim için, birazdan yanınızdayım. Kalçaları yerinde durmuyordur artık kadınımın. Ellerime uzanmak için kıpır kıpırdır. Bekler beni. Parmaklarımı, avuçlarımı, okşayışlarımı, sıkışlarımı… Bacaklarının arasına yerleşmemi bekler. Ama beklemeli…

Ellerim önce kalçasının yuvarlaklığını keşfedecek. Parmaklarım onların arasında kayarak gezinecek. Arkadaki o küçük deliğe küçük bir merhaba dokunuşumu hissedecek. Orası da benim. Her yeri benim. Her noktası benim. Hepsi beni bekleyecek… Parmağımı arkadan sürttükçe kıvranmasını seyrederdim. ‘Hadi, daha!’ Beklenti, en büyük haz o anda. Elimi biraz daha kaydırır, ıslaklığını hissederdim. Hafifçe. Kadınım bekleyecek. Dokunayım isteyecek. Bense gözlerini izliyor olacağım. Sabırsızlığını, heyecanını, doyumu özleyen kıvranışlarını… İçini doldurmamı özlüyor mu? Ne zaman olacağını bilmeden beni bekler. Bense oynardım onunla. Daha çok istetirdim. Daha çok özletirdim.

Elimi arkadan biraz daha kaydırıp bacaklarının arasına hafif baskılar yapardım. Ah! Sıcacık. Sırılsıklam ve kabarmış. Parmaklarıma bile razı o anda. Oynardım. İstediğini vermeden, büyük bir keyifle oynardım onun isteğiyle. Dudaklarım ve dilim her yerdedir o anda. Parmağımla baskılarımı sürdürürken boynunu, omuzlarını, göğüslerini yalayıp emerdim. Her zevk noktasının hâkimi benim. Neresine dokunursam oraya toplanır zevki. O bekler…

Bacaklarını dizimle ayırırdım. Arasındaki yerimi açardım kendime. Gözlerine bakıp içlerinin tutuşmasını izlerdim. Kalçasından kaldırıp yaslardım onu sertliğime. Ağzından kaçan nefesi dinlerdim. Bana yapışmışken, ıslak yumuşaklığına sürtünürdüm. Ah, sertim, çok sertim. Beni bekliyor. Beklesin. Hiç kavuşamayacağını sanacağı ana kadar bekleteceğim kadınımı.

Aşağı kayıp göbeğine bir öpücük kondururdum. Bacakları titriyor mu? Nereye gittiğimi biliyor mu? Ona neler yapacağımı biliyor mu? Bir kadına senin her santimetrekareni yaladım, diyebilmek nasıl bir sahip oluştur? Dışarıdan görünmeyen, kendisinin bile gözüne ilişmeyen en derin noktaları benim dilimde. Dilediğim kadar yalayabilirim onu o anda. Dilimin her dokunuşunda kaslarının düğümlenip çözülmesini izleyebilirim bunu yaparken. Ağzımı tümüyle yapıştırabilirim bacaklarının arasına ve emebilirim ondan akan zevki. Dilimle her noktasını benim yapabilirim.

Sonra o minik zevk topuyla oynardım dakikalarca. Çok acımasız olurdum. Boşalmasına izin vermeden eğlenirdim onunla. Etrafında döner, küçük darbelerle sataşırdım. Bir anda dudaklarımla kavrar,  dilimle dans etmesini beklerdim. O benimdir. Zevki benimdir. Titremeleri benimdir. Doyumu benimdir.

Ama beklemeli… Biraz da aletim oynayacak onunla. Şimdi onun sırası.

Yukarıya süzülüp uzanırdım dudaklarına. Kendi tadına bakmasını isterdim biraz. Dudaklarımdaki tüm sıvısını yalatırdım ona. Emerek içmesini sağlardım. Ben de onu içerdim bu sırada. Elimin birisini göğsüne kapardım. Avuçlarımdadır o güzel yuvarlak. Diğerini arkadan kalçasına götürüp kavrardım. Uzun parmağım arka deliğe baskı yapardı. Onu kaldırıp yaslardım kendime. Bacaklarını sarardı bana. Islaklığına sürtünürdüm. Elimle kalçasına yön vererek sürterdim onu da kendime. Parmağım hiç ayrılmazdı arka deliğinden. Bastırırdı hafifçe. Burası da benim, diye…

Ve ağzını bir saniye boş bırakmazdım. Dudaklarının arasında dilimi hissederdi tüm bu süre boyunca. Göğsünü bırakmazdı diğer elim. Bu benim, derdi sahiplenerek. Kalçalarından iyice kaldırarak bastırırdım onu aletime. Burası da benim, derdi.

Ve hafifçe kayarak ucunu yaslardım beklendiğim yere. Ateş gibi… Beklenti içinde… Sızlayan hücrelerinin çığlıkları neredeyse kulaklarımı sağır edecek gibi.

İstiyor. Beni içine istiyor kadınım. Yalvarıyor artık.

İşte ancak o zaman onun içini doldururdum. Beni zevkle sarmalayan kasları en büyük ödülüm olurdu. İçinde gidip gelirken kaslarının beni sıkıştırıp bırakması, onun aldığı zevkin bana yansıması olurdu. Ve onun çığlıkları, benim zaferim olurdu.

Yani önümde oturan adamın anlayamayacağı üzere, bu iş, bir deliğe girip iki üç kez gidip gelerek boşalmak değil. Bir kadının ruhuna sahip olarak boşalmak…

Kadın bedeni, orta boy bir salatalığı istemiyor. O, zevkine hükmedebilecek o erkeği istiyor.

Bir kadına, “Lütfen içime gir, dayanamıyorum!” dedirtebilecek bir erkek, o kadının erkeği olur. Bunun dışındakilerin hepsi orta boy hıyar olarak kalır…