Seksi Numara Bölüm 2

Seksi Numara Bölüm 2

İlkim

Hattı aldım ama hiç ümidim yoktu. Seks hatlarını aramayı akıllarından geçirenler, söğüşleneceklerini sanırlardı. Kime anlatacaksın, kızı al, bara götür, yemeğe götür, götür de götür, bundan daha pahalı diye?

Ama bizim erkekler bu işi biliyor. Akşamına ilkim aradı ve Melis o gece parıl parıl parladı.

“Alo?”

“Merhaba Melis. Erhan ben.”

Tok bir ses, güzel. Otuzlu yaşlar gibi. Deneyimlidir. Ve belli ki istekli.

“Sevdim sesini. Seni de sever miyim?”

Biraz da korku var aslında. Acıtamaz ama kırar mı ki?

“Bacaklarının arasında olursam seversin. İster misin?”

Ah, ıslandım ki çoktan. Çok isterim hem de. Ne kadar oldu bir erkekle yan yana bile yatmayalı bir bilse. Mert bacaklarımın arasında beş altı dakikadan fazla kalmayı becerememişti. Belki bu, telefonda daha fazla kalmayı becerir.

Düşünmemeliyim. Şimdi sadece Erhan var. Uzun boylu olsun. Esmer, kara saçlı, geniş omuzlu olsun. Yakışıklı olmasına gerek yok. Eli yüzü fazla düzgün oldu mu bir garip havalara girip sinirimi bozuyorlar. Adamın davranışlarına takılmaktan, neye benzediği aklımda bile kalmıyor genellikle. Aynaya benden daha fazla bakan bir adama nasıl bacak açayım ben ya? İçimde gelip giderken saçını falan düzeltirse ya? O yüzden çirkin bile olabilir, önemli değil.

Erkek olsun ama. O başka bir şey.  O, baktığında kadına kadın olduğunu hissettirmek. O, ben güçlüyüm, koruyucuyum, sahipleniciyim demek. Belki bir miktar otorite demek. Şımarmadan ama. İnadım inat, çüküm iki kanat modunda her dediğinin yapılmasını beklerse, o benim orta parmağımın burnunun ucuna dayanması demek. Diğer parmakların yumruk biçiminde kapalı olduğunu söylememe gerek yok sanırım.

Haddini bilen adama erkek derim ben. Kadını ezmeyene. Ağalık, babalık, patronluk taslamayana… Eşitim olduğunu bilecek; sadece fiziksel güç anlamında ondan zayıf olduğumu, ama ruhen onu kat kat aşabileceğimi de yüreğinde hissedecek.

Erhan öyle biriymiş mesela. Gözlerimi kapattığımda alev alev gözlerle bana bakan bir adam görüyorum. Beni istiyor. Ah, sadece düşüncesi bile öyle seksi ki.

“Hemen soyunmam ama. Dokun isterim.”

Kimin nefesi daha çok hızlandı anlayamadım o an. Dokunacaktı bana. Bunu hayal etmek bile bacaklarımın arasında davullar çalmasına neden oldu.

“Sen soyunmayacaksın, ben soyacağım seni. Anlat bana üzerindekileri.”

Yatak odasındaki aynanın önüne gidip onun gözüyle baktım kendime. “Yeşil bir eteğin üzerine beyaz, kolsuz gömlek giyiyorum. Etek dizlerimin biraz üzerinde ve olduğum yerde dönersem havalanan yumuşak bir kumaşı var.”

“Külot giydin mi?”

“Evet.”

“Çıkar onu. Sutyen varsa onu da çıkar.”

Sadece külotum vardı ve sırılsıklamdı. Çıkarırken bacaklarımın arasındaki dudaklara değmesi bile Erhan’ın dilini istetmişti bana. “Tamam. Sen de söyle ne giydiğini. Seni gözümde canlandırmak istiyorum.”

“Eşofman altım var sadece. Ön tarafı senin yüzünden biraz havalandı.”

“Dokunabilir miyim?”

“Elinle mi, yoksa şeftalinle mi?”

Şeftali ne lan?

“Şeftali derken? Malum yuvarlaklar mı?”

Bir kahkaha fırladı ağzından. Rezalet. Ulan telefonda seks yapacağım, daha jargonu bilmiyorum. Çok belli olmuş mudur acaba?

“Her türlü yuvarlağın olur tatlım. Gömleğin içindekiler de, eteğin altındakiler de. İkisinin de arasına girmek istiyorum.”

Of, bu adam iyiydi! Gerçekten. Alevler arasında kalmış, yalanmak için zonklayan kadınlığım gözlerimin önünde beliren bu görüntüyle iyice şişti. Göğüslerim büyüyüp havalandılar sanki. Uçları dikilmiş, gömleğime yapışıp dışarı çıkmak ister gibi öne fırlamıştı. Arkamda, aletini kalçalarımın arasına sıkıştırmış bir adam elleriyle o yanakları sıkıştırırken ileri geri gidip geliyordu.

Telefonu kulağıma sıkıştırıp elimi onun olduğunu düşündüğüm noktaya götürdüm, arasına sürttüm. Bütün deliklerimin açılıp geleceğini umduğu kalın penisi hevesle beklediğinin farkındaydım.

“Sadece eteğin altı değil, eteğim bile seni istiyor.”

“Melis!” Nefes nefese mi kalmıştı sanki? Erkeğim nasıl serttir şimdi. Dokunuyor mudur kendisine? Avucunun içinde midir aleti?

“Şu an bile getirebilirdin beni. Çok iyisin.”

“Benim için dokun ona Erhan. Anlat bana.”

“Ah bebeğim, çok sertleşti şu an. Elimin içinde kor gibi yanıyor. Orada olsam, arkana yaslanır, kalçalarının arasından bacaklarının arasına kaydırırdım onu. Ellerim iki göğsünü sıvazlarken sıkılı bacaklarını zorlaya zorlaya yol açıp ta önüne kadar uzatırdım.”

Vay. Fanteziye bak. Katılmamak mümkün değil. “Dokunduğu yerler ıslatırdı onu. Ağzımla yalamışım gibi. Öne geldiğinde de elimle başını okşardım.”

“Melis, içine girmeden sana sürtünmekle yetinemem. Dalarım ilk fırsatta.”

“Çok mu sert olurdu?”

“Çok sert olurdu bebeğim. Yumuşak davranamayacak kadar uyardın beni.”

“Erhan ben çok hazırım. Yanıyorum. Seni şu an içimde istiyorum.”

“Benim için parmaklarını sok içine. Üç tane.”

Tek parmakla başlasaydık ya. Sonuçta her gün ziyaret edilmiyorum. Çaktırmadan bir tane soktum ben. Hm, çok hoş… İki de olur buna. Pek güzel olur hem de. Mm, ikiyi alan üçü de alır mı acaba? Evet ya, bu adam bu işi benden iyi biliyor.

“Parmaklarım sırılsıklam. Devam edersem boşalırım.”

“Devam et bebeğim. Sesini duymak istiyorum. Sen gelirsen ben de gelirim.”

O andan sonra Erhan içimdeydi. Penisinin kalın başını ıslak girişime dayayıp bir anda içime itti. Sonuna kadar. Kaslarım onu zevkle sarmalarken sıkıştırdım iyice. Aklımdaki görüntüyü aynen ona da anlatıp çıkardığı sesleri dinledim. Erkeğim hazırdı.

“Durma, lütfen durma Erhan.” Bu sözün her filmde ve kitapta söylendiğini biliyordum ama nedenini bilmiyordum. İçimden söylemek gelmişti.

İçime her girişinde çıkardığı sesi duyuyordum. İnlemesi giderek hızlandı. Damarlarının şiştiğini bile hissedebiliyordum. Ağzından derin bir nefesle fırlayan çığlığından onun geldiğini anladığımda onu içimde sıkıca tutup en dibime hapsettim. Diğer elimle klitorisimin etrafında birkaç kez döndüğüm an da içimdeki her hücrem patlayıp bir havai fişek gibi bütün bedenime yayıldı.

Telefonda sadece hızla alınıp verilen nefes sesleri vardı artık. Soyunamadan bitirmiştik birbirimizi. Lütfen yine arasın, lütfen. Bu kez soysun beni. Göğüslerimi yalayıp emsin. Bacaklarımın arasını diliyle, ağzıyla yiyip bitirsin. Bağımlısı olurum ben bu adamın.

“Melis.”

Titreyen ellerimle telefonu kulağıma yanaştırdım. “Buradayım.”

“İyi misin?”

“Tükenmiş gibiyim. Hala içim atıyor.”

“Bebeğim ortalığı berbat ettim ben de. Hiç hesapta yoktu böyle kendimi kaybedeceğim. Otuz bir çekmek gibi olur sanmıştım.”

“Olmadı mı?”

“Hayal edebileceğimden çok daha fazlasıymışsın sen. Olmadı. Sesinle bitirdin beni. Gerçekten boşaldın değil mi?”

“Sesimi dinle. Bunun numarası olmaz. İliklerime kadar boşaldım ben.”

“Soyamadım seni lanet olsun. Dokunamadım bile.”

“Bu ilkimizdi. Tekrar ararsan bu kez daha yavaş olabiliriz belki.”

“Ah buna emin ol bebeğim. Tekrar birlikte olacağız.”

“Çok isterim bunu. Çok hem de.”

“Pekâlâ. Şimdi ikimiz de toparlanalım. Kapatmadan bir öpücük ver bana.”

“Hoşça kal öpücüklerini sevmem. Bir dahakinde merhaba öpücüğü veririm sana.”

“Öyle olsun. O öpücüğün peşindeyim. Bunu bil.”

Kapattım telefonu. Yüzümde mutlu bir gülümseme, bacaklarımın arasındaki sızıyla yatağa yürüyüp kendimi üzerine bıraktım. Erhan’ın kolları arasında huzurlu bir uykuya daldım.