Seksi Numara Bölüm 6
Randevu
Bir gün bir kızım olursa, ona diyeceğim ki, ilk öpücükte seni uçuramayan birinden bir bok olmaz, arkana bakmadan kaç. Kim bilir kaç kadın herhalde sonra uçacağım diye düşünerek kanatlarını baba evinde bırakıp evlendi. O kanatları bir kez bırakınca da uçmak sadece bir hayal olarak kaldı…
Bunu ilk elden deneyimlemiş olan benim şimdi Erhan ile bir şansım vardı. Adam mükemmeldi. Gerçekten. Onunla seksi hakkını vererek dibine kadar yaşayabileceğimi biliyordum. Bir kere yatsaydım şununla… Bir kerecik… İçimde bir penis varken orgazm olmanın nasıl bir şey olduğunu bir kerecik anlasaydım… Hayal dünyam geniş ama ne filmlerle ne kitaplarla beslenen bu birikimim bana bir erkek içimdeyken zevk almanın nasıl bir şey olduğunu anlatamıyor. Erhan kadar mükemmel bir erkek örneğiyle bunu anlayabilirdim. Ama laf aramızda, bu kadar mükemmelse telefon seksiyle ne işi olduğuna da anlam veremiyordum ve bu beni tedirgin ediyordu.
En sonunda düşünmeyi bırakıp artık hiç açmadığım o telefonu iptal ettim. Erhan’dan başka kimseyle seks yapmak istemiyordum ve o da beni bulmak için bu telefona gereksinim duymuyordu. Hayatıma geri döndüm. Sığ, acınası hayatıma… İşe git, işe yaramaz adamları bacaklarının arasından uzak tutmaya uğraş, eve dön, televizyon seyret, mastürbasyon yap, uyu. Mastürbasyonun başkahramanı Erhan tabii ki… Kapa gözünü, gelsin yanına. Başka bir yöntem vardı da ben mi yapmadım?
İnternetten porno seyretmek salakça. Duygu olmayan seks ön sevişmesiz bir sikişmeden başka bir şey değil ki bu da bir kadına hiçbir şey ifade etmez. Zaten porno seyrederken beni görseniz gülmekten ölürsünüz eminim. Ben durmadan kameramana küfreden biriyim çünkü. Ya arkadaş, seks erkeklere mahsus bir eylem değil. Adamın cillop gibi kasları var, onu es geçiyor, karının bacak arasına gidiyor. Bir de abuk suratına. Ah, oh zevk sesleri… Yok ya, ben de yedim. Lan dursana! Şu işi bir sırayla yapsana! Kadını gösterdin tamam, adamı da göster. Bacaklarını şöyle aşağıdan yukarı bir dolaş, o kaslarda kendimizi kaybedelim. Kollara çık, bir hayal edelim bırak. O kollar nasıl sarılır diye biz de yalanalım. Omuzlar mesela. Şöyle bir oynatsın o, sen de çek onları. Üzerimizde gidip gelirken burnumuzun dibinde hissedelim. Poposuna zoom yap. Zaten ben en çok o popoya takığım. Ne kadar yuvarlak, hareket ederken gamzeleniyor mu, onun üzerinde elimi dolaştırsam nasıl olur? Bir dur ya! Hemen karının bacak arası… Pislik herif.
Yalan dolan yeminle. Adam yirmi dakika evire çevire bir sikiş gerçekleştiriyor ama sonunda boşalabilmek için resmen ıstırap çekiyor. Malum o da pornoya dâhil, mecbur hatunun orasına burasına fışkıracak. Ne belli? Belki kadının sesi sinirine dokundu? Belki karının teni kokuyor? Hani gördüm, beğendim, hadi yatalım olayı yapmıyorlar ki. Adam odaya giriyor, kameralar, ışıklar, gevşek gevşek gülüşmeler, küfürlü konuşmalar… “Soyun.” diyorlar, bir kadını gösterip, “Bu da sikeceğin karı.” diyorlar. Selamlaşma fasılları… O da yeterince kibarlarsa. Soyunuyorlar, kamera dibine giriyor, adamın biri sakız çiğniyor. Hepsi sana bakıyor. Belki bakmıyor bile. O kadar sıradan ki onlar için… Sonra, “Hadi sik.” Lan, konu bile yok, hani havaya girsin adam… Bir am, bir sik, sikilecek, sik. Yazık lan size. Kadına hepten yazık. On beş yaşında okul öğrencisi pozunda ama surat kaşar. Ah oh… Suratta bitse de gitsek ifadesi. Ağız açık ama. Dil beş karış dışarıda. Çirkin ya. Gerçekten çok çirkin. Seks bu değil. Olmasın yani. Olursa ben yokum.
İnternette seks hikâyeleri kâbus ötesi. Onlar pornodan da beter. Soktum çıkardım, ben tecavüz ederken kız zevkten inliyordu… Deme ya? Gerçekten mi? Anam sen hayatında hiç seks yapmadın herhalde. O işler öyle olmuyor. Bir tecavüze uğra da anlarsın nasıl olduğunu. Senden o zaman da aynı performansı göstermeni bekliyoruz. Hadi diyelim tecavüz yok, adam kafadan kızın eteğine dalıyor, kız kafadan bacağını açıp ahlıyor. Ya yok böyle bir şey arkadaşlar. Sevişmeyi geçtim, seks de bu değil. Gir çık değil ya. Deli etmeyin adamı. Bilmiyorsanız yazmayın kardeşim. Kadın köpek değil ki her gördüğü sike havlasın. Seçeriz biz oğlum, seçeriz. Ama seni seçmeyiz o kesin. Zaten o yüzden sen de muhtemelen bilmediğin için yazamıyorsun. Salak, yeltenme bari.
Ha bakın, bir de kitaplardaki şu bakirelerin kaşarlanmış zevk potansiyeli beni öldürüyor. Anam ben evlendim boşandım, o potansiyeli bulabilmek için kendimi kitaplarla filmlerle eğittim. Biraz gözüm açıldı, ondan sonra anladım bunun ne halt olduğunu. Hala da ancak mastürbasyon seviyesine erebildim. Sen nereden öyle tanımadığın adamların odunsu hoyratlığında yakalıyorsun o heyecanı? Bir de hepsi yakışıklı… Yazarlar öyle diyor. Ama sevgili yazarım, o yakışıklı adamlar sadece kitaplarda oluyor ki… Pencereden bir başını uzat da bak dışarı bakalım kaç tane yakışıklı, baklavalı erkek göreceksin. Bulursan bana da gönder.
İşte bu sığlık yüzünden porno olmuyor, seks hikâyeleri olmuyor, Erhan kapıma dikilmiyor. Ne yapacağım ben? Adamın bir de tadını almışım üstelik… Artık eskisinden de acınası durumdayım. En iyisi kader, alın yazısı ve benzeri diğer uyutmacalara sığınıp yoluma devam etmek.
Üç hafta sonra gerçek cep numarama bir mesaj geldi.
Telefonumu kaydet. Aradığımda da aç. Erhan.
Oha diyorum izninizle. Hatta yuh diyorum ve çüşü de ekliyorum arkasından. Sevinçten çıldırdım mı? Evet. Bunu Erhan’ın bilmesi gerekiyor mu? Kesinlikle hayır. Ararsa açmak ya da açmamak gibi bir seçim yapmamak için, mesaj mükemmel bir çözümdü.
Şimdi o cümleyi, bir kadına nasıl davranması gerektiğini bilen gerçek bir erkek gibi yeniden yazıp gönder, ben de diğerini hiç okumamışım gibi yapayım.
Sonraki on dakikada cümleyi nasıl kurması gerektiğini mi düşündü yoksa bana ne yapacağını mı, bilmiyordum ama gelen yeni mesajla bir sınır daha benim istediğim yerden çekilmişti.
Merhaba güzellik. Şehir dışındayım. Döndüğümde seni yemeğe çıkarmak istiyorum. Bu kez hamburgerci olmayacak ve ben ısmarlayacağım. Ha, bir de takım elbise giyeceğim. Ne dersin? Erhan.
Bu ikisinin aynı adam olduğuna inanabiliyor musunuz? Herkes değerini kendisi belirler. Sana nasıl davranılmasını istiyorsan, neye izin verip vermeyeceğini de çok iyi düşünmelisin. Bu benim öğrendiğim en önemli şeydi. Hemen cevabımı yazdım.
Çok hoşuma gider. Bir gün öncesinden haberim olursa, daha da hoşuma gider.
Gülen bir surat geldiğinde ben sırıtıyordum, Erhan’ın da sırıttığına adım gibi emindim.
Dört gün sonra Yarın akşam sekiz senin için uygun mu? mesajına Tam saatinde hazır olacağım. İyi yolculuklar. cevabını gönderip hummalı bir hazırlığa giriştim. Kıyafet ve her ihtimale karşı seksi iç çamaşırı alışverişi, manikür, pedikür, ağda, köpük banyosu, saç bakımı… Ne unutuyorum? Tüm bunları yapabilmek için işyerime Teyzem öldü, cenazem var. telefonu! Gün bana lazım sonuçta. Rahat rahat hazırlanmam gerek…
O kıyafet bir türlü bulunamadı. Mesafeli olsun ama üstümden de kolay çıksın. Havai bir renk olmasın ama cenazeye de gitmeyelim. Sunduğumu göstersin ama elletmesin. Tezgâhtar kız tam çığlık atmaya başlayacakken aradığımı gördüm. Kolsuz, yakasız, askılı, yere kadar inen ve bedenimi saran yavruağzı renkte yumuşacık bir elbise… Topuklu ayakkabı. Yine yavruağzı renkte iç çamaşırı takımı. Hafif bir makyaj. Of. Güzelim be!
Saat sekize gelirken ayna karşısında tamamen hazır olarak kendimi seyrediyordum. Kulağım zilde, kalbim ağzımdaydı. Çok şey mi bekliyordum? Eve dönüşüm bir hayal kırıklığına mı eşlik edecekti? Bilmiyordum ama risk almaya hazırdım. Erhan buna değerdi.
Zil çaldı. Ağır adımlarla gidip kapıyı açtım. Lacivert takım elbisesi, beyaz gömleği ve gri lacivert çok şık bir dokusu olan kravatıyla heybetli bir adam, alev alev gözleriyle bana bakakaldı. Dakikalarca hiç konuşmadık. Ben onu içerken, o beni yedi bitirdi. En ufak bir işaretimde içeri girip kapının önünde beni becermeye hazır olduğunu biliyordum. Hazırdım. Ama bir becerilmeden fazlasını istiyordum. O yüzden kapının yanındaki sehpadan çantamı alıp, “Gidelim mi?” diye sordum.
Gülümsediğinde gözlerinin içinde yakaladığım hayran ışıltılar kalbimdeki kelebekleri de serbest bıraktı.