Vurucu Bölüm 6

Vurucu Bölüm 6

[Kimin eli kimin cebi]

“Housekeeper’a misafirler hakkında her şeyi bilen kişiler diyebiliriz aslında. Rooms departmanına bağlıdır. Piramidin altlarında yer alır diye önemsemezsin ama onlar bir oteldeki en kilit elemanlar arasında yer alır.”

Dışarıdan öylesine sohbet ettikleri sanılsa da sandalyesinde kaykılmış etrafını seyreder görünen Alp o anda Reha’dan otelin işleyişine dair rutin eğitimini alıyordu. Eğitimden kasıt, yıllardır gözünün önünde olup da dikkat etmediği detayların büyük resimde yerlerine oturtulmasıydı.

“Misafirin alışkanlıklarını, yaşam biçimini, beğenilerini, sağlık durumunu, sapkınlıklarını housekeeper bilir. Çok popüler bir aktörün eşcinsel olup olmadığını ona sorabilirsin. Menajeriyle içerdeyken kapı ardında ne yaptıkları görülüp bilinmez ama çarşafları housekeeper değiştirir. Üzerindeki lekeleri, yere düşen her kılı, tüyü o görür. Bir kadının hamile olduğunu sevgilisinden önce o öğrenir. Çünkü odanın çöpünü o boşaltır. Kullanıldıktan sonra atılan test çubuğunun üzerindeki çizgiler onun gözünden kaçmaz. Çöp kutuları, odayı kullananlar hakkında daha pek çok ipucu verir. Kullandığı ilaçlar, yırtılmadan atılan notlar, sağa sola saçılan dna’lar, hatta prezervatifte ağzı bağlanıp atılmış spermler…”

Alp, duyduklarını sindirmeye çalıştı bir süre. Housekeeping. Kendi odasının da onlar tarafından temizlendiğini unutmasa iyi olurdu. Prezervatifleri bundan böyle doğruca tuvalete boşaltmayı da aklına not etti.

“İşte bu yüzden housekeeping personeli çok büyük bir titizlikle seçilir. İşe sıradan bir temizlik elemanı almıyorsun. Sana güvenerek buraya gelen misafirlerin özel hayatını korumayı taahhüt edecek güvenilir personel alıyorsun. İnsan kaynakları personel alımında bir güvenlik şirketiyle birlikte çalışıyor bizde. Her başvuru özenle soruşturuluyor. İşe alınmadan önce, öğrendiği hiçbir bilgiyi hiç kimseyle paylaşmayacağına dair sözleşme imzalattırılıyor.”

“O sözleşmenin yaptırımına nereye kadar güvenilebilir ki? Adam ünlü biri hakkında medyaya vereceği bilgi karşılığında yüklü miktarda para alacaksa işten çıkarılmak neden caydırıcı olsun?”

“Çünkü oğlum, baban çok güçlü bir adam. Onun kara listesine giren biri bir daha bu sektörde hiçbir otelde çalışamaz. ”

Tabii ki babası. Evet. Babası önce kendi kıçını sağlama almayı hedefliyordu. Ve ondan çok kötü bir düşman olurdu.

Havuzda sıkıştırdığı kızın, yanında bir adamla asansörden çıkması, Alp’in dikkatini bir anda dağıttı. Kız rüya gibiydi. Bedenini sıkıca sarıp yere kadar uzanan fıstık yeşili bir penye elbise giymişti. Ayaklarında aynı renkte, çok zarif sandaletler vardı. Saçları değme kuaförü kıskandıracak kıvraklıkta omuzlarına akıyordu ve gri-mavi gözleri bütün ışığı üzerine topluyordu.

Ne şık, ne avam. Benim diyen erkeğin bakma dürtüsünü uyandıracağı kesindi. Alp de bakmayı seven erkeklerdendi.

Kızın yanındaki adam dozunda vücut çalışan, doğru yerleri şişirdiği belli olan kısa saçlı bir erkek güzeliydi. Düzgün ama sert bir kemik yapısı vardı. Teni, güneşte çok kalmış olduğunu haykırırcasına bronzdu. Ve nedense Alp adamın üzerinde mayo izi olmadığına emindi. Her yerinden sağlık fışkırıyordu. Adamın bu kadar mükemmel görünmesi Alp’i rahatsız etti.

Sevgili oldukları kesindi. Kıvırcık adama yaslanmış, kendini tamamen ona bırakmış, adam da bu teslimiyete keyifle sarılmıştı. Gülüşerek yürümeleri seksi çağrıştırıyordu. Bu kızın her şeyi seksi çağrıştırıyordu. Adamın sekiz on yaş kadar büyük olması, kızın olgun erkeklerden hoşlandığının gösteriyordu. Sırıttı. Kendisi de ona göre olgundu ve kıvırcık iki gün önce de kendi parmağının ucunda inliyordu.

O an kızın gözleri Alp’inkileri yakaladı. Çok kısa bir duraklamaydı tepkisi ve Alp bunu kaçırmadı. Önlerinden geçip gidene kadar, yüzüne yerleşen o pis sırıtışı hiç bozmadı. Makyajsız suratı kaplayan pembelik keyfini bir anda yerine getirdi. Aletindeki kıpırtıyı zevkle karşıladı. İşte, hayat bunlarla güzeldi. Yanında sevgilisiyle önünden geçen bu kadının içine boşalmak için çok da beklemesi gerekmeyecekti.

Kıvırcığın sevgilisi olmasına şaşırmış mıydı? Hayır. Evli bile olsa şaşırmazdı. Bunlar, başka erkeklerin kadınlara dokunmasına engel değildi. Alp bunu defalarca deneyimlemişti. Kadınlar… Kadınlar çirkindi. En küçüğü bile kocaman gözlerle etrafa masum pozlarda bakar, aynı anda elli takla atardı. Hayatları yalandı. Küçüğü de büyüğü de aynıydı.

Annesi de babasını kandırmıştı. Bilerek. Sadece dünyaya bir çocuk getirme dürtüsünü doyurmak adına, aldırılamayacak zamana gelene kadar kendisini babasından saklamıştı. Sonuç? Sadece erkekler mutsuz olmuştu. Annesi ikisinin de ağzına sıçıp gitmişti.

“Yemek yiyelim. Ofise göndersinler.”

Hayır. Bugün restoranda yemek istiyordu.

“Gerek yok. Restoran şurası. Biraz da müşteri gibi takılalım.”

Ayağa kalkarken alayla gülümsedi Reha. “Kime taktın kancayı?”

Henüz takıp takmayacağına karar vermemişti. Sadece bakıyordu.

“Havuzda kaybolmuş meraklı bir balığa.”

Restorana girdiklerinde ikisi de sırıtıyordu. Alp, kıvırcıkla sevgilisinin olduğu masayı neredeyse bakmadan bulup o tarafa yöneldi. Oturdukları masada birbirlerine yakın değillerdi, konuşmalar duyulmazdı. Ama kızı rahatlıkla seyredebilirdi.

Reha da kızla adama dikkatlice baktı.

“Küçük değil mi lan bu kız?”

“Bana ne abi yaşından? Velisi miyim?”

O düşünmezdi bu detayları zaten. Reha düşünürdü. Alp’in başını belaya sokmasını öyle ya da böyle önlerdi. Alp Kalaycı’ya kancayı takmaya uğraşan her dişinin kimliğini araştırır, sorunları doğmadan ortadan kaldırırdı. Buna rağmen doğmakta ısrarcı bir sorun olursa, sertleşmekten hiç kaçınmazdı.

“Bekle,” diyerek hızla resepsiyona gitti. İşte. Kızın bilgileri önündeydi. Naz Ural. 75 doğumlu. 18 yaşını daha yeni doldurmuş. Süreyya Ural’ın tek kızı. Adamı zaten herkes tanırdı ama kızı piyasaya yeni çıkmıştı. Kaldıkları oda sezonluk kapatılmıştı.

Diğer adam Burak Özer. 67 doğumlu. Kızdan sekiz yaş büyüktü ve süit odada birlikte kalıyorlardı.

“Naz Ural. PiNDUXların kızı bu. En sevdiğin.”

Kıza bakıp sırıttı Alp. Markası PiNDUX olan her ürünün tadına bakmıştı. Demek şimdi sırada kızı vardı.

“Yalnız sevgilisi gayet sağlam. Bu sefer başarılı olamayabilirsin.”

Otuz iki beyaz diş ortaya çıktı. Alp güldüğünde de güzel kalabilen adamlardandı. Sadece güleceği fazla bir şey yoktu.

“Reha, Reha… Ellerim onun nemiyle çoktan tanıştı.” Büyüyen gözlere haylazca burnunu kırıştırdı. “Ama ağzım ve aletim sabırsız. Salak gibi, hazır elimin altındayken kaprisleneceğim tuttu. Şu an, bundan çok pişman olduğumu itiraf ediyorum.”

“Vay.”

Kararsızdı Reha. Kıza bakıp kaşlarını çattı.

“Alp. Bu kız çok küçük.”

Ağzının suyu aktı.

“Ama göğüsleri büyük.”

 Başını salladı arkadaşı. “Öyle değil. Yaş değil. Bu kız küçük Alp. Bence ondan uzak dur.”

Hiç hoşlanmamıştı genç adam duyduklarından. “Ne alaka Reha? Sana kızı yedim diyorum. Bayıla bayıla geldi bana.”

“Hey!” Gözlerinin içine dimdik baktı Reha. Ters düştüklerinde, gitmeyi göze aldığında hep böyle bakardı zaten o.

“Kimi siktiğini umursadım mı bugüne kadar?” Başıyla verdi Alp cevabını. “Bu yanlış kız Alp. Nereden bildiğimi sorma. Bu kızda bir şey yanlış.”

Ve o yanlış, erkek arkadaşının menüye göz gezdirmesini fırsat bilerek doğrudan Alp’in gözlerinin içine baktı. O kadar çekinmeden, kısıtlamadan, hesaplamadan bakmıştı ki Alp gözünü ondan ayıramadı. Alt dudağını ısırıp diliyle ıslatmasını seyretti. O dudağı kendi ısırmak istedi. Dili, kıza uzanmak ister gibi dışarı çıktı ve kızın gözleri ağzına dikildi.

Göğüs hareketinden hızlı nefesler almaya başladığını görebiliyordu. Kendi nefesi de aynı ritimle ona ayak uydurdu. Kız yine yaladı dudaklarını. Alp de yaladı. Bilerek değildi. Buna ihtiyacı vardı. O da heyecandan kurutmuş muydu ağzındaki nemi? Tekrar tekrar dudaklarını yalaması bundan mıydı? Lanet olsun, sanki anında çöle dönüşüyordu iklimi. Vahası orasıydı. O ağız. Kana kana dudakları içmek istedi.

“Siktir lan ne yapıyorsunuz siz?”

Anlamadı.

“Sizi seyrederken ben uyarıldım lan!”

Reha ancak kolundan tutup çekiştirerek dikkati üzerine çekmeyi başardı.  

“Oğlum adam uyandı mevzuya. Dön önüne!”

Kendini güçlükle kızın çekim alanından kurtarıp Reha’ya baktı.

“Ben bu kıza hemen dalmazsam çok fena şeyler olacak. Bu ne lan? Buna mı küçük dedin sen? Karı beni o masadan sikti lan!”

Görmüştü. Reha da görmüştü.

Kızın adamın eline uzanarak tuttuğunu, ona gülümseyerek bir şeyler söylediğini fark etmek Alp’in canını sıktı. Sanki kendi yatağından çıkıp başka adamın kucağına oturmuş gibi hissetti.

Kız adama gülümsedi, boynunu kırıp şirinlik yaptı, adam ciddi durmaya çalışsa da sonunda teslim olup güldü. Elini uzattı, kızın çenesini okşadı. Sonra eğilip kızı dudağının kenarından öptü. Lanet olsun!