Tünel Bölüm 68
Kedi…
Sürünüyorlardı hala. Bir kafede sürünüyorlardı.
Otuz dört yaşında koca adam, daha elini bile tutmadığı sevgilisiyle, tanımadığı insanlarla öylece oturuyordu.
İş çıkışı Mira’yı almaya gitmişti. Şehirde olduğu her gün yapıyordu bunu. Kimi zaman motosiklet, kimi zaman da taksi ile… Sonra ver elini İstanbul…
Her zamanki gibi kıza dalıp gitmişken, bölük pörçük cümleler duymuştu.
“…Gamze’nin arkadaşları…”
“…Mersin’den…”
Hayat doluyordu içine. Sesi müzik gibi günün bütün gerginliğini alıyordu.
“Gitsek olur mu?”
Ne?
“Nereye bebeğim?”
“Merilon Cafe’deler şimdi. Biz de gidebilir miyiz?”
İçinden yükselen itiraz çığlıkları, Mira’nın gözlerini görünce sinip kalmıştı.
Kedi gibiydi. Kedi.
Gülümsedi. “Tamam.”
Oysa ah oysa… Şu, arada olması beklenen bir iki öpücük, gözüne çok uzakta göründü…
Tanışma sırasında soyadlarından dolayı oğlanla kız ikisini ağabey-kardeş sanınca Emre deli oldu.
Lanet olsun! Ne münasebet! Üstelik oğlanın Mira’ya bakışını da hiç beğenmemişti.
Mira’nın masanın altındaki elini uzanıp yakaladı. Ah. Minik güvercin. Sesi kesildi. Ama el çekilmedi.
Parmaklarını onunkilerin arasından geçirip sıkı sıkı tuttu. Mira’nın yüzündeki kırmızılık muhteşemdi. Sadece o kırmızıyı daha fazla görebilmek için bile şu öpücük işini biraz erteleyebilirdi.
Başparmağıyla teninde gezindi.
Mira bardağındaki sudan bir yudum alırken, yan gözle oğlanın karısına gönderdiği kaçamak bakışı yakaladı. Karısına!
Ellerini masanın üzerine çıkardı Emre.
Büyüyen gözler… Açılan bir ağız… Gamze’nin öksürüğü. Herkes yerini bilsindi.