Seçilmemiş Bölüm 40

Seçilmemiş Bölüm 40

Ertesi gün işe geldikten beş dakika sonra Elif’in telefonu çaldı. Bilmediği bir numaraydı, o yüzden açıp açmamakta tereddüt etti. Susmayınca merakına yenildi.

“Efendim?”

“Bu benim numaram. Kaydet.”

Oh Tanrım! Küçük bir aletin içinden kulağına ulaşan bir sesin dünyayı bu kadar sarsması normal olabilir miydi?

“Nereden buldun benim numaramı sen?”

Azarlamak istemişti aslında ama sesi o kadar kısıktı ki, bütün heyecanını ele veriyordu.

İçinde kahkahaların oynaştığı seksi bir ses, “Zeynep’ten aldım,” dedi. Bir süre ses gelmemesi üzerine devam etti. “Akşama seni doğruca bara götürmesi için de sıkı sıkı tembihledim.”

Siniri bir anda tepesine çıkan Elif bağırmamaya çalışarak, “Ne yaptığını sanıyorsun sen!” diye tısladı. İçinde dizginlemeye uğraştığı öfke, sesine buz parçacıkları gibi yapışmıştı.

“Sevgilimin benden kaçmasını önlüyorum. Ceren’le ikisi seni hiçbir yere göndermeyecekler. O yüzden kendince uyanıklık yapmaya çalışma.”

Odanın diğer tarafına bakmasıyla bir kenarda fısıldaşan Zeynep’le Ceren’i görmesi bir oldu. Hainler!

“Unut bunu. Bara falan gitmiyorum ben.”

Bir anda yumuşacık bir ses Elif’in kulağına yayılarak içini adeta istila etti.

“O zaman şimdi yukarı geleceğim ve kabul edene kadar seni masanın üzerine yatırıp öpeceğim.”

Sırılsıklam oldu Elif. O anda. Bacaklarının arasındaki zonklamadan serseme dönüp birbirine yapıştırdı. Kadınlığı bu kadar çabuk uyanabilir miydi? Sinan aşağıdaydı ve Elif hazırdı!

Sesinin titremeyeceğinden emin olana kadar gözlerini yumarak bekleyip dikkatini masadan uzaklaştırmaya çalıştı. Ne yapacaktı bu adamla? Sadece telefonda onu bir cümlesiyle uyarmayı başarabilen bir adama nasıl karşı koyabilecekti?

Telefonun öbür tarafından duyulan kısık kahkaha, Sinan’ın Elif’in ne durumda olduğunu bal gibi bildiğini anlatıyordu. Siniri daha da tepesine çıkarak, “Sakın geleyim deme Sinan!” diye bağırdı. Bütün masalar ona dönmüş bakarken, hızlı hızlı aldığı nefesten başka tek bir şey duyulmadı. Lanet olsun!

“O zaman akşam iş çıkışı nerede görüşüyoruz Elif?”

Tıslayarak “Barda,” dedikten sonra telefonu adamın suratına kapatıp iki hain işbirlikçiye tehditkâr bakışlar gönderdi. Sonra da bütün gün ikisine hiç yüz vermeyip heyecandan tek bir satır bile yazamadı.

Doğan’ın bundan sonra hiçbir şeyi kaçırmaya niyeti olmadığı, ofiste Sinan’ın yüzüne salladığı parmağı eşliğinde ettiği tehditten belli olmuştu. Bu yüzden akşam bara onunla birlikte geldi Sinan. Bar sandalyelerini tamamen ele geçirmiş olan ajans çalışanları, barmenle şakalaşıp onu yeni içkiler denemeye zorluyorlardı. Barın en başındaki kişi, en sonundakine içki bardağını kaydırıyor, bardak tezgâhta takılacak olursa hep bir ağızdan çığlık atıyorlardı.

Elif bardaydı. Tehdidi işe yaramış, sinirli görünüyor olsa da en azından gelmişti. Doğan’ın kolunu tutarak yürümesini engelledi ve bir süre Elif’i özgürce seyretmenin tadını çıkardı. Yüzüne yerleşen gülümsemeyle Doğan’ın alaycı bakışlarına hedef olduktan sonra, keyifle Elif’e doğru yürüdü.

Kendisini görür görmez bir kirpi gibi dikilen genç kadının başını tutup onu koca bir öpücükle kendinden geçirdi. Kıpkırmızı olan Elif’in sesi kesilmiş, bu arada Sinan da barmenin önüne uzattığı shot içkiyi tezahüratlar arasında kafasına dikmişti. Barmen, “Bu bendendi,” diyerek bardağı aldığında, nedenini merak ederek tek kaşını kaldırdı.

”Bu kızı burada öpmeyi başaran ilk erkek sensin dostum.”

Sinan kaşlarını çatıp alkış ve ıslıkların dinmesini bekledikten sonra, buz parçacıklarıyla donanmış sesiyle “ve son erkek,” derken, sesindeki tehdidin barmene mi, bardaki erkeklere mi yoksa Elif’e mi yönelik olduğu belli değildi.

Herkes yerine oturup ortalık sakinleşince Doğan Elif’in yanına geldi.

“Sonunda seni yakalamayı başarmış bakıyorum.”

Adam çok içten gülümsüyor ve mutlu olduğu belli oluyordu. Elif kekeleyerek bir şeyler söylemeye çalıştıysa da “Kadınımı taciz etme, ikile,” diyerek Sinan araya girdi ve onu kurtardı.

Sanki bir oldubitti yaşıyordu Elif. Herkes onun Sinan’la birlikte olduğuna inanmış, bunu coşkuyla karşılamış, kabullenmişti. Genç adam ikisi adına konuşuyor, ona fikrini soruyor, Elif’in istemediği bir şeyde kendisinin de yer almayacağını açıkça belirtiyordu.

İnsanların arasında sevgilisiyle birlikte olmak, Elif’in alışık olduğu bir durum değildi. Hiçbir ilişkisi uzun sürmediği gibi, sosyal ortamda da çift olarak algılanabileceği durumlar yaratmamaya özen göstermişti. Kimseyi buna layık görmemişti. Şimdi içinde hissettiği gurur kalbini sıkıştırıyor, yüzündeki kızarıklığı bir türlü sakinleştiremiyordu.

Onlar bir çift miydi? Bu sefer ne kadar sürerdi? Beş günü bulur muydu? Acı bir gülümseme yerleşti dudaklarına. Sinan keskin gözleriyle ona bakıp, “Sakın,” dedi. “Düşünmek yok.”

Yemeği de barda yediler o gece. Bütün ekip orada kalmış, kocaman bir masaya yerleşmişlerdi. Bolca içki tüketen ekip bardan çıktığında herkes sallanıyordu. Sinan arabasını almak istemediğinden taksiyle gittiler Elif’in evine. Sorulmamıştı, söylenmemişti. Sanki normal olan buydu.

Sinan daha koridorda genç kadını öpmeye başladı. Bütün gün bunun özlemiyle yanmış, bir saniye daha beklemeye sabrı kalmamıştı. İtirazlarını dinlemeden onu yatağa taşıyıp çırılçıplak soydu. Dakikalar boyu sürdürdüğü öpüp okşamalarına Elif orgazm olduğunda da durmadan devam etti. Elif’in rahatlaması, devam eden dokunuşlarla yeniden aleve dönüşürken, “Benim için bir kez daha gel,” diyen adamın gözleriyle başı döndü.

Saatler sürmüştü sanki. Saymayı unutmuştu Elif. Dört kez boşaltmıştı onu Sinan. Son orgazmından sonra Sinan’ın kalkıp gitmeye hazırlandığını fark ettiğinde başından aşağı kaynar sular döküldü. Beyefendi kıyafetlerini çıkartmamıştı bile.

Gitmeden önce Sinan Elif’i alnından öpüp ışığını kapattı ve dışarı çıkıp uzaklaştı.

Sonraki günler de bundan farklı değildi. Sinan iş çıkışında her zaman oradaydı. Ya ajansa, ya bara geliyor, Elif’in yanındaki yerini onu sahiplenerek alıyordu. Artık oturduğu sandalye ona ait olmuş, ‘buraya Sinan gelir’ diye bir yandaki sandalyeden itibaren oturulur olmuştu.

Genç adam yanlarındaki insanların varlığını Elif’i yönlendirmek için kullanıyordu. Onların yanında uyumlu davranmazsa öpüleceği tehdidiyle Elif susup olayları akışına bırakıyordu. İtiraza yeltenmesi bir işe yaramıyor, hayat Sinan nasıl isterse o yönde yaşanıyordu.

Onu derinden yaralayan şey aynı düzende tekrarlanmaya devam ediyordu. Sinan eve gittiklerinde onunla sevişiyor; kimi zaman çok uzun bir sürede bir kez, kimi zamansa arka arkaya birkaç kez doyuma ulaştırıyor, fakat kendisi asla soyunmuyor ve boşalmıyordu.

Elif ilişkiye konuşmadan boyun eğdiği için, hiçbir şey hakkında yorum yapmıyor ya da sorgulamıyordu. Yaşananları sessizce kabul ediyordu. Sinan bunun farkındaydı. Bugün yaşadıkları her şey, kendi kurduğu baskının bir sonucuydu. Eğer Elif’e seçenek tanımış olsa, bu noktada olmayacaklarını adı gibi biliyordu.

Elif kendiliğinden Sinan’a asla dokunmuyordu. Adam ona dokunduğunda uyarılmasını önleyemiyor, karşılık vermesine karşın, her şey bittiğinde aslında mutlu olmadığı belli oluyordu. Uzaktaki sevgilisine ihanet etmiş bir kadın gibi içine kapanıyordu.

Elif’in gözünde kazadan önce yaşanan ilişkinin hala çok özel bir yere sahip olduğunu fark etmek, Sinan’ın kıskançlıktan giderek daha fazla delirmesine neden oluyordu. Başkası duysa, ruh hastası olduğunu düşünürdü. Değildi, sadece kadınının kendisinin veremeyeceği şeylere özlem duymasını kabul edemiyordu. O üç gün, Elif’in özlemini çektiği bir adama aitti. Sinan o adam değildi, onu tanımıyordu bile. Onun yaptıklarını o yapmamıştı. Her ne yaptıysa ki onu bile bilmiyordu, bu kadını kendisinin yapmıştı.

Sinan ta derinlerde, seçim şansı olsa, Elif’in öteki adamı seçeceğini hissediyordu.

Birlikte geçirdikleri günler arttıkça, genç adam Elif’in gözlerinin dalıp gitmesinden daha fazla rahatsızlık duyar oldu. Yaptığı bir harekette ya da söylediği bir kelimede Elif’in gözlerinde ani bir acı beliriyor, o zamanlarda Sinan ötekinin aralarında olduğunu adı gibi biliyordu.

Artık Sinan neredeyse ötekinden nefret eder olmuştu. Yok olduğu için, asla tahtından inmeyecekti. Sinan’ın önünde her zaman bir tehdit olarak kalacaktı.

O gün Sinan’ın işi biraz uzamıştı ve Elif’e gönderdiği mesajla doğrudan eve geleceğini söyledi. Giderken de yolda gördüğü yaseminlerden bir demet alıp Elif’i mutlu etmek istedi.

Elif kapıyı açıp çiçekleri gördüğünde gözlerine aniden hücum eden yaşlar Sinan’ın görmeyi beklediği tepki değildi. Genç kadın buketi kucağına alıp kokusunu derin derin içine çekti ve uzanıp kapıyı özlemle okşadı.

Sinan’ın “Lanet olsun sana!” diye haykırdığı duyulduğunda Elif’in elindeki çiçekler de hoyratça alınıp apartmanın içine fırlatılmıştı. Sinan onu içeriye itip kendisi de girerek kapıyı ayağıyla sertçe kapattı.