Seçilmemiş Bölüm 31
Elif’in Sinan’la konuşması hakkında hiçbir şey bilememek Zeynep’i meraktan öldürmek üzereydi.
Ertesi gün umutla baktığı şehla gözler her türlü paylaşıma kapanmıştı. İşlerin yolunda gitmediğini anlamak için çok da zeki olmaya gerek yoktu. Her ne yaşandıysa Elif kırılmış olmalıydı. O aptal Sinan bu kızı göz göre göre kaçırıyordu.
Bir yol bulmalıydı. Bu ikisini bir araya getirebilecek bir yol. Kendisi ayarlamadıkça bunların karşılaşma ihtimalleri yoktu.
O halde düşünmeliydi. Sinan nerelere giderdi? Konser olabilir, sergi olabilir, gece kulübü olabilir, olabilir, olabilir ama ne zaman nereye giderdi bu adam? Bunu öğrenebilmesi için Sinan’la görüşmesi gerekiyordu. Hatta onu bu yerlere kendisi yönlendirmeliydi.
Ardından Elif’i de oraya götürmenin bir yolunu bulmak zorundaydı. Sonrasında Eros oklarını atar, Sinan kalbinden vurulur, Elif’e yeniden aşık olur, mutlu sona ulaşılırdı.
Telefonunu eline alıp gözlerini kıstı, hınzır bir gülümsemeyle adres defterinden aradığını buldu, çevir tuşuna bastı.
“Zeynep?”
“Arkadaşım nasılmış diye merak ettim, ne haber?”
“Her şey yolunda… Sende durum ne?”
“Bende de iyi. Aklıma geldi de, şimdi sen arkadaş sıkıntısı çekiyorsundur. Malum, son bir senekilerin kim oldukları meçhul…”
Bir kahkaha atan Sinan, sıcacık bir sesle “Neyse ki sen varsın,” dedi.
“Peki arkadaşım. Yarın bizim iş çıkışı gittiğimiz bara geliyorsun. Ajansın yanında olana.”
Bak sen, acaba şehla gözlü de gelir miydi oraya?
“Tamam, yarın iş çıkışı gelirim.”
Nasıl ya! Bu kadar kolay mıydı? Sırıtarak “Tamam, yarın görüşürüz,” diyerek aramayı sonlandırma tuşuna bastı genç kız.
Sinan, Zeynep’in arkadaş kelimesini tırnak işareti arasına aldığını belirten el hareketiyle söylediğine neredeyse emindi ve bu onu çok eğlendirmişti. Onunla, -ellerini tırnak işareti yaparak- ‘arkadaşça’ barda buluşmak, kendisini tetikte ya da tehlikede hissetmeden dışarıda geçireceği bir akşam demekti ve Sinan’ın buna ihtiyacı vardı.
Doğan yanında olmadan bir yerlere gidip içmek doğru gelmiyordu. Yanına hiç tanımadığı birisi gelip hararetle elini sıkıyor, hal hatır soruyor, kendisi ise onun kim olduğunu bilmediğinden öylece gülümsemekle yetiniyordu. Garip durumlara meydan vermemek için tek başına bir yere gitmemeye karar vermişti. Ama şimdi yanında Zeynep olunca daha rahat olacağı kesindi.
‘Zırvalayıp durma, sadece onu görmek için şimdi bile koşa koşa gidersin oraya.’
Lanet olsun, doğruydu. İki gündür aklından bir an olsun çıkmamıştı şehla gözlü.
Yaşadığı tam bir şoktu. Kadına ne yapmayı planladıysa hepsi geri tepmiş, üstelik kendisini gereksiz bir çıkmaza sokmuştu.
Evine kadar gelip sevgilisi olduğunu söyleyen bir kadınla itişmeyi düşünmek ne kadar anlamsızdı. Ona ikisi hakkında soru soracağı yerde kadınla sidik yarışına girmiş, 20 cm önden başladığı halde ondan ileri isabet ettiremediğiyle kalmıştı.
Doğruyu söylüyor olabilir miydi?
Güzel bir kadın değildi. Ama çok ilgi çekiciydi. Daha BroD toplantısında bile gözlerindeki ifadeyle Sinan için diğer herkesten daha farklı konuma gelmeyi başarmıştı.
‘Ulaşmak için inanılmaz çaba harcadığı kadın’
Bu, Elif’in peşinden koşmuş olmak anlamına geliyordu. Sinan’ın bir kadının arkasından koşması söz konusu olmazdı. Kadınlar ona gelirdi.
‘Hayatında yer almasını istemiş olduğu tek kadın’
Telefonunu açıp adres defterinde E harfine baktı. Elif adıyla kayıtlı kimse yoktu. Aşkım ya da Bebişim diye de kaydetmiş olamazdı herhalde. Bu tür isimlendirmelerden nefret ederdi. Yine de A harfini kontrol etmekten geri duramadı. Sonunda tüm adresleri baştan aşağı taradığında Elif’in telefonunun kendisinde kayıtlı olmadığına iyice emin oldu.
‘Hayatım boyunca erkeğim dediğim tek adam’
İçinde yükselen gurur, ‘Sen o değilsin,’ cümlesini hatırlamasıyla bir balon gibi patlayıp sönüverdi. En çok ağırına giden de bu sözler olmuştu.
‘…benim
erkeğim olmayı başarmasının nedeni…’
‘…kendi Sinan’ım…’
‘…sen o değilsin…’
Neydi tüm bunlar? Eğer olmuşsa bunları Sinan yapmıştı. Şimdi sanki başka bir adamdan bahsediyormuş gibi kendisini bunun dışına atmak da neydi? Kadının ‘Sinan’ım’ deyişi aklına geldikçe sinirleri yerinden oynuyordu.
‘Bir daha benim etrafımda olmana bile izin vermeyeceğim.’
“O kadar da uzun boylu değil Elif Hanım. Sen Sinan Özhan’ı henüz tanımıyorsun.”
***
Sinan bardan içeri girdiğinde, masalar çoktan dolmuştu. Zeynep’in nerede olduğuna bakınırken barda oturan Elif’i gördü. Zeynep de onun yanındaydı. Kapının kuytusuna girip, uzaktan onları izlemeye başladı.
Kumral saçlarını atkuyruğuyla toplamış, hiç makyaj yapmamıştı. Üzerinde spor giysiler vardı. Kadınlığı özenle arka plana itilmiş gibiydi. İlgisini çekecek bir kadın değildi ama tanıştıklarından beri gözlerini ondan uzaklaştıramadığı da bir gerçekti.
Giysilerin altında nasıldı acaba? Kemik yapısı çok hoştu. Bacakları blucinini çok güzel dolduruyordu. Bu kadınla sevişmiş miydi gerçekten?
O an Elif bir kahkaha attığında, gülmenin ona bu kadar yakışmasına şaşırdı. Gülümserken bile görmemişti ki onu hiç.
Onu biraz daha yakından tanımak istiyordu. Bara doğru ilerlerken, gözlerini Elif’ten bir saniye bile ayırmadı.
Kendisini fark ettiğinde Elif’in gözlerinde bir an için parlayan ışıltılı mutluluk, Sinan’ın nefesini kesti. Ne güzel bakıyordu bu kadın kendisine. Kavuşma gibiydi ve genç adam kalbinin yerinden hopladığını sandı.
Sonra yavaşça o ışıltı yok oldu, Elif ciddi, soğuk, uzak görüntüsüne geri döndü.
Kendi Sinan’ına öyle, herhangi bir Sinan’a böyle… İçinden yükselen isyanla hırslandı genç adam. Lanet olsun, öbür Sinan’a öyle güzel mi bakmıştı bu kadın?
Yanlarına yaklaştığında Elif’in Zeynep’e bir şeyler söylediğini gördü. Sonra genç kadın çantasına uzanıp içinden bir miktar para çıkararak bara bıraktı. Sinan’ın selamına başıyla cevap verirken, “Ben de bu sandalyeyi sizin için tutuyormuşum demek ki, hoş geldiniz ve hoşça kalın,” dedi ve Sinan daha ne olduğunu anlayamadan kalkıp gitti.
Zeynep şaşkın, Sinan sinirliydi. Genç adam bir kayıp duygusuyla onun kalktığı sandalyeye oturdu. İçinde bir yerlerde yeşeren çaresizlik, anlamsız bir şekilde tanıdık geliyordu.
“Arkadaşın benden pek hoşlanmıyor galiba.”
Şaşkın bakışlarını hala toparlayamamış olan Zeynep, durumu toparlamak için Elif’in zaten gitmek üzere olduğu şeklinde bir şeyler mırıldanarak konuyu geçiştirdi.
Gecenin devamını çok keyifli bir sohbetle geçirdiler. Zeynep Sinan’ın kazadan sonra yaptıklarını, Sinan da kazadan önceki bir yılını merak ediyordu.
Elif’in gidişiyle uğradığı hayal kırıklığına rağmen, hayatının hatırlamadığı dönemine ait bir şeyler öğrenmek Sinan’a çok iyi gelmişti. Tanışmalarını, nişanlanmalarını, ayrılmalarını ve Antalya’da kurmayı başardıkları dostluklarını anlattı genç kız. Bilebildiği kadarıyla Doğan’la yaptıkları şeylerden de bahsederek eksik kalan pek çok nokta konusunda Sinan’a önemli ipuçları vermiş oldu.
Şu an için Zeynep’in anlattığı her detay altın değerindeydi. Doğan geldiğinde ondan edineceği bilgiler de hayatının bir başka bölümünü tamamlayacaktı. Hepsi zaman içerisinde birleşerek gerçek yerlerine otururdu.
Ya o üç gece? Onları nasıl öğrenecekti?
Gecenin sonunda Zeynep birkaç gün sonra yine ajanstan bazı arkadaşlarıyla geçireceği geceye katılmasını istedi Sinan’dan. Önce yemeğe, oradan da kulübe gideceklerdi.
Cumartesi gecesi bir arkadaşıyla dışarı çıkmayı planlamış olan Sinan, yemeğe değil ama kulübe gelebileceklerini söylediğinde geçirdiği şoku belli etmemeye çalışan Zeynep, hayatının en büyük hatalarından birisini yapmamış olmaktan başka bir şey dileyemedi.