Birisinden
İnternet platformlarında birisinden (ayşe yeşim) profili ile başlayan yolculuğum Birisinden Hikayeler bloğu ile devam ediyor. Hayal dünyama hoş geldiniz.
İlk hikâyem Seçilmemiş idi ve onu internette yayına koymadan önce tam dört kere yazdım. Malum, herkes Amerika’yı bir kez keşfetmeli. Öyleydi böyleydi derken yazmaya çalışmak yerine anlatmayı seçtiğim an tarzım da kendiliğinden oturdu.
Ne gevezeymiş meğer ruhum. Yıllar içinde satırlara doluştu. Halen bitmiş beş hikâyem varken bloğu açtığım dönemde altıncısı yazılıyordu.
Hikayeleri koyacağım site için huzurlu bir ortama ihtiyacım vardı. O yüzden beklemeye aldım kendimi. Araya pandemi de girince öncelikler değişti, uzun bir ara yaşandı. Ama hikayeler hiçbir yerde yayında olmamasına rağmen her türlü hesabımdan ‘Hadi!’ diye dürtülüp durdum.
Peki o zaman diyorum. Şimdilik siz hikayelerimi bu blogdan okumakla idare edin, ben de bu arada hayata döneyim, kavuşalım.
Hangi hikayeler var peki?
Blogu açar açmaz ilk koyduğum hikaye Vurucu oldu. Filmlerde karşılaştığı sokak kedilerini aslan zannedip aslan terbiyecisi misyonu üstlenmeye meyilli genç arkadaşlarımız için badboy ne demektir eğitimi verdiğim bu hikaye biraz ürkütücü oldu tabi. +18. Hatta +21. Ve bu artıyı da sevişme sahneleriyle değil, psikopat bir karakterin düşüncelerine yaklaşmış olmaktan dolayı kazanıyor. Ee, bir psikopat yazılıyorsa hakkı verilmeli.
İkinci hikaye Tünel. Dışarıdan bakıldığına mükemmel görünen ilişkileri sorguladığımız bir hikaye bu. Her dokunuşun ihanet olmayabileceği, her dokunmayışın sadakat anlamına gelmediği gibi tepe tüyleri diken diken edebilecek bir kavram kargaşası. Üstelik, her karakterin kendisine göre haklı olabileceği, hata yapmanın kötü insan olmak anlamına gelmediği gibi garip garip düşünceler de var hikayede.
Üçüncü olarak Perşembe hikayemi koydum. Boşa dememişler insanlar konuşa konuşa… Susarak anlaşılmayı bekleyenler için zaman, büyük kayıpları da beraberinde getirebilir elbet. Hoş adam da haklı. Nasıl anlatılır ki böyle bir şey? Anlatamayacağı için susmuş işte. Neyse ki yazmış da öğrenebildik olanı biteni. Biz yine bir oturuşta yılları okuma şansına sahibiz. Ya karısı ne yapsın? Hem yaşadı, hem sonra bir günlükten aslında ne yaşadığını öğrendi. Zor durum…
Sonra Anna teşrif etti bloğumuza. Anna fena. Çok fena. Sizin bildiğiniz fenalardan değil ama. Hepimizin başına gelebilecek bir durum onun başına geldi. Ve Anna şahsına münhasır bir fena olduğundan, ava geleni avladı. İyi de yaptı. Okuyup okuyup gülüyoruz sayesinde.
Ve Seçilmemiş. Ne diyebilirim ki. İlk hikayem. İlk göz ağrım. Dört kere yazdığım, sayesinde yazmayı öğrendiğim… Elif. İçimizden biri. Ayakta kalabilmek için gücü zırh gibi kuşanan biri. Peki gerçekten güçlü mü? Hayır ve evet. İkisi de dibine kadar. Her insan öyle değil mi zaten? Tüm zıtlıkları ruhumuzda barındırıp ağır basan tarafa savrulmaz mıyız?
Başından beri hep aklımı kurcalayan şey ise Seçilmemiş’te tek bir şey farklı gelişmiş olsaydı, karakterler nasıl davranır, nerelere savrulurlardı? Sevilmemiş hem çok zevkli hem kabus gibi bir hikaye. Adam nişanlısına sarılırken kendi kendimize ‘Eyvah! Ya Elif görürse!’ paniğini yaşamak… Tam bir akıl oyunu bu hikaye. Her şeyi tamamladığımda başlanacak…
Kavuşma zamanımız için sizi sosyal medya hesaplarımdan bilgilendireceğim. Aniden abone sayım artacak olursa gaza bile gelebilirim 😀
Sosyal Medya Hesaplarım
En kısa zamanda görüşmek üzere…