Seçilmemiş Bölüm 41
Ne yapmıştı? Yine ne yanlış yapmıştı? Onu bu kadar öfkeye boğacak ne olmuştu? Sadece yaseminleri görünce onlarla kapıda kendisini bekleyen bir adam gelmişti gözünün önüne, o kadar. Sinan’ı hiç böyle görmemişti. Zeynep’le sorunu olduğunda, barda üzerine yürüdüğünde, evine ilk geldiğinde, son geldiğinde bile sadece kızgın ya da delirmiş bir adamdı. Şu andaysa zıvanadan çıkmış, gözü dönmüş bir felaket gibiydi.
Tökezleyerek geri kaçtı Elif. Adamın kendisine ne yapabileceğini düşünemiyor, “Sinan dur lütfen, Sinan!” diyerek onu durdurmaya çalışıyordu. Arkasını dönüp salona koşmaya çalıştı. Salonun ortasında saçlarından yakalanmış, yatak odasına götürülmesine karşı koymaya çalışıyordu.
Sinan içinde biriken tüm öfkesiyle kadını yatağa fırlattı. Yüzüstü kapaklanan genç kadın, Sinan’ın başını yatağa bastırmasıyla bir an nefes alamadığını hissetti. Sadece onun adını söylemeye çalışıyor, ama sesi yatak tarafından yutulduğundan bunu da başaramıyordu.
“Onu mu istiyorsun, söyle!” diye haykırdı adam. Elif tıkanmak üzereydi. Saçlarından tutulup çekildiğinde, biraz nefes alabildi ama bu sefer de Sinan’ın üzerine abanmış olan ağırlığından kemikleri acıyor, sesi çıkmıyordu.
Sinan kadının üzerinden biraz kalkıp kolundan tutarak onu sırtüstü döndürdü. Ellerini başının üzerine götürüp ikisini tek eliyle tutup sabitledi. Gözlerinde yıkmaya hazır bir yağmacının acımasızlığı vardı. Elif korku dolu gözlerini ona dikmiş, sesini çıkarmadan bu kâbustan kurtulabilmek için dua ediyordu.
Kalçalarının üzerine ata biner gibi oturan Sinan, gözleriyle onu bir saniye bile serbest bırakmadan boştaki eliyle gömleğine uzanıp tek harekette yırttı. Açığa çıkan göğüslerinden birisini eliyle kavrayıp, bedeninin diğer kısımlarındaki gerilim ve sertlikle hiç ilgisi olmayan bir yumuşaklıkla okşamaya başladı. Onun burnuna kadar girip, “O sana bunu yapamaz,” dedi.
Eli göğsünü okşadıkça, diğer elinin baskısı biraz hafiflemeye başladı. Kadının üzerindeki ağırlığını da kaldırarak sadece okşayışını hissetmesini sağladı.
Elif’in korkusu biraz azalmış, canının artık acımamasına sevinmeye başlamıştı. Sinan onun ellerini serbest bırakarak diğer göğsünü de kavradı. Şimdi ikisini birden okşuyor, uçlarında parmaklarını dolaştırıp arada sıkıştırıyordu.
Sinan’ın yumuşacık dokunuşları Elif’i zevkle doldurmaya başladı. Yaşamakta olduğu şeyden ne kadar nefret etse de, birlikte geçirdikleri zaman içinde Sinan Elif’in bedenini eğitmiş, onu zevke alıştırmıştı. Nereye dokunursa ne tepki alacağını çok iyi biliyordu.
Gözlerini Elif’ten bir an bile ayırmadan “Böyle dokunulmayı seviyor musun Elif?” diye sordu. Hiç sesini çıkarmayan kadını seyretti bir süre. “Ah, sevdiğini biliyorum, baksana uçları nasıl da dikleşti, çok çabuk tepki veriyorsun bana,” diyerek birisini ağzına aldı. Sert bir çekişle emdiğinde Elif’in ağzından engel olamadığı bir çığlık kaçtı. Rengini değiştirene kadar emdiği göğsü bırakıp diğerinin ucuyla oynamaya başladı. Dilini etrafında döndürüyor, dudaklarıyla ucuna kapanıyor, onları ıslatıyor, arada içine çekiyordu. Elif aldığı zevki belli etmemeye çalışsa da bedeni onun yerine konuşuyordu.
İki eliyle birer göğsünü tamamen kavrayan Sinan Elif’in gözlerine yoğunlaştı yeniden. “Söylesene Elif, ben sana bunu yapmazsam, o yapabilecek mi?” Alt dudağına uzanıp ısırdı. Elif’in attığı çığlığa gülüp göğüslerini okşamaya devam etti. Dudaklarını diliyle yalayıp ısırırken, “seni böyle uyarabilecek mi?” diye sordu.
Elif’in göğsü bir körük gibi kalkıp iniyordu. Gözlerinin rengi iyice koyulaşmış, siyaha yaklaşmıştı. Sinan’ın ellerinde can bulan göğüsleri sızlıyor, kasıklarını saran alevler bedeninin her yanına zevk olarak dağılıyordu. İtirazı, korkusu bitmiş, gözleri buğulanmış, arzuyla dolmuştu.
Kadının üzerinden kalkan genç adam, tek bir harekette onun pantolonunu sıyırıp çıkardı. Kıvrılmaya çalışan dizlere bastırarak dümdüz kalmalarını sağladı. Bacaklarını birbirine yapışmış olarak elleriyle sabitleyip yüzünü kasıklarına götürdü. “Senin kokunu o duyamaz Elif, ben duyarım.”
“Sinan dur, yapma,” diyen yakarıyı duyduğunda kısık bir sesle güldü. Burnunu kasık tüylerinde dolaştırıp klitorisinin etrafında daire çizdi. Elif kesik bir çığlık atarak kalçasını yukarı kaldırdı. “Bunu mu yapmayayım?” Burnunun yerini dili alarak kabarıp şişen klitorise beş altı kere dokundu. Diliyle onu ıslatırken genç kadın her darbede bir çığlık atıyordu. Bütün bedeni heyecandan titriyor, çaresizce Sinan’ı bekliyordu.
Elif aldığı zevke daha fazla dayanamayacağını hissetti. Ona ihtiyacı vardı. Sinan’ın saçlarına ellerini uzatıp kavradı. Başını kasıklarına yaklaştırıp “Lütfen,” diye inledi. Yeniden yaladı onu Sinan. Duyduğu çığlığı dinleyerek, sustuğunda dilini dolaştırıyor, başladığında geri çekiliyordu. Kadının bacaklarını biraz aralayıp arasından dilini kaydırdı. Elif boşalmak üzereydi.
Hareketsiz durup onun yatışmasını bekleyen adam, biraz sonra yeniden ona dokunmaya başladı. Yarı aralık bacakların arasına dilini sürtüyor, ama ona istediğini vermiyordu. Elif hissettiği çaresizlikle ağlamaya başladı. “Lütfen bırakma, dayanamıyorum,” diye yalvardı.
Hiç umursamadı. Kadının bacaklarını iyice açıp arasına girdi, arasından akan zevk suyunu diliyle tattı. “O seni böyle ıslatabilir mi Elif?” Hıçkırıklarını dinleyerek, dilini dolaştırıp her yerde bulduğu sıvıyı yaladı. Dil darbelerinin arasında ara verip onun boşalmasını engelliyordu.
Bir parmağını içine soktuğunda Elif’in kasıldığını hissetti. Sakinleşene kadar beklerken, “Sana vermediğim doyumu ondan alabilecek misin?” diye sordu. İkinci parmağını da içeri sokup Elif’i okşadı. Kasılmalarına göre durup devam ediyordu. Boşalmasına izin vermeden dakikalarca sınıra getirip bıraktı onu. Sonunda elini içinden çekti, üzerinden kalktı. Elif’in yüzü gözyaşlarıyla sırılsıklamdı. Uzanıp onları da yaladı.
“Kimi istiyorsun? Onu mu, beni mi?”
Yatağın kenarında durup bir süre kadını seyretti. İçinde bir şeyler ölmüş gibi, kalbi acıyordu. Elif Sinan’a bakamıyor, gözlerini kapatmış sessiz hıçkırıklarla sarsılıyordu.
“Benden bu kadar Elif. Biraz da sen doymamış bir bedenin sancısını yaşa.”
Evden çıktığında, yerde gördüğü yaseminlere öfkeyle bir tekme attı. Arabasına binip hızla uzaklaşırken, Elif’in hıçkırıkları hala kulaklarındaydı.